PARFÜMLER VE ERKEKLER

İnsanoğlu genel olarak vücudunun do­ğal kokularm’ı giderdiğinden kendine öz gü kokusu yoktur; parfümler insan üze­rinde her hayvanın kendine özgü koku­sunun yaptığı görevin eşini yapar. Doğa kokularıyla insanların yarattıkları kokular karşılaştırılınca, rüzgârın söğüt dalları arasından eserken çıkardığı mü­zik notalarıyla usta bestecilerin yarattık lan senfoniler arasındaki fark kadar bü­yük bir farkla karşılaşılır. Parfüm sür­mek demek, doğanın hatalarını düzelt­mek, doğayı daha iyileştirmek, kusur­suz kılmak demektir. Her kadın kişiliği-ni belirleyen ve çevresindeki insanların kendisini daima hatırlamalarını sağla­yan bir parfüm arayıp bulmalıdır. Acı veya tat verici duyumlar dışında hiç bir duyum, yoğun bir hatırlatma etkisi olan kokuların duygusal yüklenimine sa hip değildir.
Christian Dior “parfüm kadının gözle gö rülmeyen görüntüsüdür” der. Lantheric de “kadınlar menekşe veya gül kokmak istemiyorlar; makyajdan, giysilerden ve ya saç biçimlerinden bekledikleri gibi kokuların da kendilerinin ayrı bir kişiliği olduğunu belirtmesini isterler” der. Bununla beraber bir kadın parfümünü sevdiği erkeğin hoşuna gitmek için değil de kendisi için seçer; bunun çeşitli ne­denleri vardır. Belirsiz zevkli kadınlar her zaman modayı uygular, çok satılan veya reklamı çok yapılan parfümler, sa­tın alırlar. Herkesin kullandığı parfümü kullanmak istemeyen ve en alışılmamış olan kokuyu arayan kadınlara çok az rastlanır.
Parfümün ve özellikle yapımcısının adı seçimi etkiler. Kadın parfüm satın alır­ken, kendisine başka yerlerden sağlaya­madığı gösterişi de satın alır. Büyük bir parfüm yapımcısının piyasaya sürdüğü “dünyanın en pahalı parfümü” büyük bir ilgi toplamayı başarmıştır. Bazı kadınlar içgüdülerine uyarak biçi­mini ve rengini beğendikleri bir elbiseyi seçer gibi, hoşlarına giden bir kokuyu se çerler. Bununla beraber, parfümü hoş­larına giden bir erkeğin kendilerine âşık olmasını sağlayacağını umarak seçme­mekle beraber, her kadın bilinçaltında süreceği parfümün cazibesine bir şeyler katmasını ister. Doktor Jellinek “bir par­fümün başarısı, kokusuna değil erkekle­ri çekme gücünün derecesine bağlıdır” der.
Bununla beraber 1947’den beri çıkarılan parfümlerden çoğu taze ağaç kokusu kokmaktadır. Misk, fesleğen, yasemin gibi çarpıcı ve şehvet duyguları uyandı­rıcı kokular gitgide daha az satılmakta­dır.
Kadınlar açık havada veya çalışma yerle rinde daha çok yaşamaya başlamışlar­dır; dinç ve hafif parfümler spor giysile­re ve iş havasına daha uygun düşmekte­dir. Eskiden parfüm bir azınlığa özgüy­dü. Ancak kürkle, mücevherle kullanılır balolara giderken sürülürdü; en çok da ağır kokulu parfümler tercih edilirdi.Mo dern yaşantının gerekleri ise tamamen değişiktir. Günümüzde hemen hemen bütün parfümlerin üç değişik türü var­dır. İlk tür, sabahları büroya giderken kullanılmak üzere kolonya, ikinci tür, kokteyl elbisesi ile sürülecek tuvalet los yonu, üçüncü tür, gece elbisesiyle kulla nılacak öz halindeki parfümdür.En çok beğenilen erkek kokularının he­men hemen hepsi kadınlar tarafından se vilmektedir. Eskiden erkekler için hazır­lanmış olan tek koku lavanta veya eğrel­ti otu kolonyasıydı; Birkaç yıldan beri, oldukça etkili bir izlenim bırakan çeşit çeşit erkek kokuları yapılmıştır. Kadınlar parfümün de kendilerine yan­mış bir ten gibi sağlıklı bir görünüş ver­mesini isterler. Parfüm teni “giydirmeli” teni hoşa gider bir hale sokmalıdır. Ama bir parfüm, gene de heyecan verici ola­bilir. Hatta “masum”, iyi cins ve hoşa gi den bir parfüm, aşırı derecede şehevi olan bir kokudan daha fazla gıcıklayıcı olabilir.

PAYLAŞ
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git