Okulöncesi Eğitim
Okulöncesi eğitim kurumları, çocuğu zorunlu eğitime ve hiç de kolay bir şey olmayan “topluluk içinde yaşam”a hazırlar. Bu, anne babanın çocuğa karşı en anlayışlı olmaları gereken dönemdir. Okulöncesi eğitim çocuğun gelişimi için çok önemlidir ve aileden kaçınılmaz ayrılığı kolaylaştırma yolundaki ilk alıştırmadır.
Çocuklar geleneksel olarak üç yaşından sonra yuvaya verilir; ama takvim yaşı her zaman ruhsal yaşla aynı değildir. Çocuklar, içinde bulundukları büyüme evresine göre gözle görülür bir değişim yaşarlar. Her birinin yaşadığı çevre, deneyimleri ve kısacık yaşamlarını değiştiren olaylar kendine özgüdür. Aile ve yuva çalışanları, ancak bu unsurları değerlendirerek çocuğun okula girmesi için en uygun zamanı belirleyebilir. Yanıtlanması gereken soru; çocuğun o evrede sıkıntı çekmeden, ailesinden değişik bir ortamda başka çocuklarla birlikte bulunmanın üstünlüklerinden yararlanıp yararlanamayacağıdır. Sevgiye dayalı ilişkilerin ne düzeyde olduğu değerlendirilmelidir.
Ana baba, çocuğun kısa ayrılıklara nasıl tepki gösterdiğini genellikle önceden biliyordur. Çocuk bu olayı fazla huzursuzluk yaşamadan ve gene ailesine kavuşacağına güvenerek kabul etmişse, yanında olmadığında bile ona eşlik eden iyi bir ftnne görüntüsünü içinde oluşturmuş ve bazı sorunları kendi başına aşabilecek düzeye gelmiş demektir. Ayrılığa sıkıntıyla ve ağlayarak tepki veriyor, annesinden kopanlıyormuşçasma ona şartlıyorsa, aileden uzakta bir gün geçirecek kadar olgunlaşmadığı anlaşılmalıdır. Bu durumda çocuğun duygusal açıdan büyümesini ve ayrılığı gerilimsiz yaşamasını engelleyen unsurlar araştırılmalıdır.
Anna Freud’a göre ise yuva yaşı gelen çocuğun başka evrelerden geçmiş olması daha iyidir. Gene de bu evreler, daha önce belirtilen Öğeler kadar önemli değildir. Yuvaya başlayacak çocuğun belirli bir fiziksel bağımsızlık aşamasına ulaşmış olması arzu edilen bir durumdur; mümkün olduğunca kendi başına yemek yiyebilmesi, arada bir kazalar olabilse de idrar ve dışkısını tutabilmesi çocuğun belirli bir bağımsızlık düzeyine ulaştığını gösterir. Aynca başka çocukları, çevresindeki sıradan nesneler gibi değil de, birlikte oynayabileceği, bir şeyleri yapıp bozabileceği arkadaşlar olarak görebilmesi önemlidir; çünkü başkalarıyla birlikte daha çok ve daha eğlenceli şeyler yapabilir.
Daha önce başka çocuklarla birlikte olmuşsa, doğal olarak bu toplumsallaşma evresine ulaşmıştır. Tek çocuk olma durumunda bu deneyim göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. Tek çocuğun yuvaya gidecek düzeyde olmadığını söylemek, onun yaşıtlarıyla karşılaşmasını ve toplumsal açıdan gelişmesini önleyerek durumunu çıkmaza sokmaktan başka bir işe yaramaz. Çocuk aynca bazı oyun ve etkinliklere katılmak için gereken oyuncaklarla nesneleri de kullanabilmelidir. Herkes için geçerli olan bu koşulların yanında her çocuğun kişisel geçmişi de ayrıca değerlendirilmelidir.
Çocuk, ağır bir hastalık ya da başka bir nedenle anneden uzun süre ayrı kalmışsa, güvenini pekiştirmek ve yoksun kaldığı şeylere doymasını sağlamak için ona biraz daha zaman tanımak yararlı olur. Kısa süre önce kardeşi olmuşsa, annesinin öbür çocukla ilgilenmek !için onu uzaklaştırdığı duygusuna kapılmaması için yuvaya verilişi ertelenmelidir. Tam o”dönemde evden uzaklaştırılırsa, annesinin yanındaki yerini yitirdiği duygusuna kapılabilir ve yeni konumunu kabullenmesi güçleşir. Bu gibi konularda karar verirken doğal, olarak en önemli etken, çocuğun karmaşık durumlar karşısındaki tepkisi konusunda annenin yaptığı gözlemlerdir.
ÇOCUĞUN DUYGULARI
Çocuk bu yeni deneyime uyum sağlayacak özellikleri ne kadar geliştirmiş görünse de, yuvaya başlamak onun için güç ve acı verici olabilir. Her ayrılıktan sonra anneye kavuşacağı konusunda güven kazanmış olsa bile, yeni durum onda sütten kesildiği zamandakine benzer korkular uyandırabilir. Büyümek ve yaşamı zenginleştirmek açısından gerekli olsa da, her ayrılığın bir bedeli vardır. Bu yüzden yuvaya başlayan çocuğun göstereceği ilk tepkilere hazırlıklı olmak gerekir. Çocuk mutsuz ve saldırgan olabilir, bazı korkular geliştirebilir, parmak emmeye ya da altını ıslatmaya başlayabilir. Bütün bunlar onun hoşnutsuzluğunu göstermek üzere kullandığı yollardır, ama anlayış gösterilirse bu tür belirtiler kısa zamanda kaybolacaktır. Çocuk bu yeni deneyime ne kadar iyi hazırlanırsa uyum sağlaması o kadar kolay olacaktır. Çocuğun hazırlanmasında sorularının sabır ve dikkatle yanıtlanması çok önemlidir. Böylelikle çocuğun içinde bulunduğu güçlükler açığa çıkarılarak çözülür ve yeni ortam ve kişilere alışması sağlanır.
ANNENİN DUYGULARI
Anneler de ayrılık duygusunu çok yoğun yaşayıp bebekleri yanıbaşlannda olmadığında kendilerini “eksik” hissedebilirler. Bu duruma hazırlıklı olmak gerekir. Bazen her tür ayrılığı reddederek annesine yapışan çocuk, bilinçsizce annesinin ondan ayrılmama gereksinimine karşılık veriyor olabilir.
Bu durumda, anneye bağlanmış bir çocuğun karşısında çocuğuna bağlanmış bir anne vardır ve çocuğun büyümesi oldukça güçleşir. Çözüm, herkesin ayrılığı bir kayıp gibi yaşadığının bilincinde olmak ve bu durumdaki bir annenin duygularını çocuğa yansıtmak yerine, onları kabullenmesini sağlamaktır.
Henüz yorum yapılmamış.