Doğum Kontrolü

Doğum kontrolü çağımızın en mühim konularından biridir. Bunun sebebi halkımızın sosyoekonomik yapısın­dan kaynaklanır. Gelişmekte olan ülke­lerde nüfus artış hızının yüzde üç olması 25 senede nüfusun 2 katına çıkmasına, işsizlik, konut yetersizliği gibi sosyoe­konomik problemlerin büyümesine neden olmaktadır. Gelişmiş ülkelerde ise birçok sebeple eşler daha az veya daha uzun aralıklarla bebek sahibi olmayı seçmek­tedir. Bu problem pek çok tartışmaya sebep olmakla birlikte, Avrupa ülkelerin­de doğum kontrolünün yaygın olarak uygulanmakta olduğu söylenebilir. Kadınların ortalama evlenme yaşı doğurganlık süresi dikkate alındığında, her kadının ömür boyunca ortalama 7 çocuk doğurabileceği ortaya çıkar. İstatistiklere göre Avrupa ülkelerinde her kadın ortalama 2 çocuk do­ğurmaktadır.

dogum-kontroluSEÇİMDEKİ ÖLÇÜTLER

En iyi doğum kontrolü yönteminin be­lirli gereksinimlere yanıt vermesi ge­rekir. İstenmeyen gebeliğin gerçekleş­memesini sağlamalı, kullanmaktan vaz­geçildiğinde normal döllenme ve do­ğurganlık etkilenmemiş olmalı, kulla­nıldığı süre boyunca ve sonrasında tü­müyle zararsız olmalı, uygulanması ko­lay, ucuz olmalı, ahlaki ve toplumsal açıdan psişik ve fiziksel yan etkileri bulunmamalıdır. Günümüzde uygula­nan doğum kontrol yöntemlerinin hiç­birinin bu gereksinimlerin tümüne ya­nıt verdiği söylenemez. Bu yöntemleri tanımlamadan önce, Önemi kişiden ki­şiye değişen temel ölçütleri açıklama­ya çalışacağız.

ETKİ

Kadınların büyük bir bölümü doğum kontrol yöntemi seçiminde etkinin en önemli ölçüt olduğunu düşünür. İlk ba­kışta, etkinin en kolay belirlenen bir ölçüt olduğu sanıhrsa da, bir yöntemin etkisini belirleyen pek çok öğe vardır. Her şeyden önce, döllenme kapasitesi­nin bireyden bireye değiştiğini göz önünde tutmak gerekir. Buna ek ola­rak, çiftin doğum kontrolü uygulama nedeni hesaba katılmalıdır. Herhangi bir yöntemle doğum kontrolüne kesin­likle gerek duyan çiftler, eğitimlerim sürdürmek ya da aile huzurunu sağla­mak için doğumu ertelemeye çalışan çiftlerden daha iyi sonuçlar almaktadır. Son olarak, ahlaki etkenlerin de hatır­lanması gerekir; çiftin kültür düzeyi ve yöntemin uygulanma kolaylığı da etki­sini artırabilir. Bu değerlendirmelerin sonucunda, gebeliği önleyici bir yönte­min etkisi, istatistiklerde gösterildiği gibi, büyük topluluklarda ölçülebilir. Tek bir olgudan yola çıkarak genelle­me yapmak olanaklı değildir.

ZARARSIZLIK

Bir yöntemin geçerli olabilmesi için hem uygulandığı sırada, hem de yön­tem bırakıldıktan uzun süre sonra bile herhangi bir zararlı sonucu olmamalı­dır. Ayrıca, bırakıldıktan sonra doğur­ganlık üzerinde kesinlikle hiçbir etkisi­nin de olmaması gerekir. Gebelik önle­yici yöntemin kullanılmasına karar ve­rirken kadının doğurganlığında yaşla birlikte ortaya çıkacak değişiklikler de göz önünde tutulmalıdır. Kadınlar 25 yaşında, 35 yaşa göre yaklaşık iki kat daha doğurgandır; bu nedenle, doğum kontrolünün uzun süre uygulanması, is­tenildiğinde gebe kalma olasılığının azalmasına yol açabilir. Ayrıca, kazay­la bir gebelik gerçekleşirse, yöntemin dölüte kesinlikle zarar vermemesi de gerekir.

KABUL EDİLEBİLİRLİK

Oldukça değişken olabilen kişisel ko­şullara bağlı olduğundan, en zor değer­lendirilen ölçüttür. Uygulama kolaylığı Çok önemli bir unsurdur ve yöntemin etkisine de yansır. Yirmi akşam boyun­ca birer hap almak çok kolay görünse de, bu yöntemdeki başarısızlıkların bü­yük bir bölümünün nedeni unutkanlık­tır. Bazı yöntemler (örneğin, vücut sıcaklığı yöntemi) hekimle sıkı işbirliği gerektirir; bazıları ise (örneğin, spiral­ler) özellikle hekim tarafından uygu­lanmalıdır. Vücudun yöntemi kabul edip etmemesi ise kişiden kişiye deği­şir. Doğum kontrol hapına gösterilen değişik tepkileri ve sperma öldürücü kreme karşı alerjileri unutmamak gere­kir. Ahlaki ya da dini açıdan kabul edi­lebilirlik ise, gebelik önleyici yöntemin seçiminde göz önünde tutulması gere­ken önemli bir etkendir.
Aşağıda en yaygın yöntemleri ince­leyerek, dayandıkları ilkeleri gösterme­ye ve elde edilen sonuçları değerlendir­meye çalışacağız. Ne var ki, bu bilgile­rin doğum kontrol yöntemi seçiminde rehber olamayacağını belirtmek gere­kir. Bu seçim bir hekimle birlikte, kişi­sel özellikler göz önünde tutularak yapılmalıdır.

GERİ ÇEKME

Kesin istatistik veriler bulunmasa da, eski çağlardan, beri uygulanmış ve gü­nümüzde en çok kullanılan yöntemdir. Erkeğin ersüyunu boşaltmadan önce kamışını dölyolundan geri çekerek dı­şarıya boşalmasına dayanır. Doğru uy­gulandığında yeterli sonuç verir. Başa­rısızlık oranı yüzde 17’dir. Başarısızlık erkeğin zamanında geri çekilememesinden ya da bazı spermlerin boşalmadan önce dışarı çıkarak yumurtaya ulaşma­sından kaynaklanır. Bu yöntem, doğum kontrolünde bütün sorumluluğu erkeğe bırakır; kadının erkeğe güveni tam ol­mayabilir. Bu durum, özellikle ilişkinin kesintiye uğramasından doğan tatmin­sizlik de varsa, ciddi gerilimlere neden olabilir.

TAKVİM YÖNTEMİ

Özellikle Avrupa’da, en yaygın yön­temlerden biridir. Katolik Kilisesi’nin kabul ettiği tek yöntemdir. Başlıcaları Ogino-Knaus yöntemi, vücut sıcaklığı­nın ölçülmesine dayanan yöntem ve bu ikisinin birlikte uygulanmasından olu­şan yöntemdir. Bu yöntemlerin tümün­de cinsel ilişki âdet çevriminin belirli günleriyle sınırlanır; bu günler kadının fizyolojik olarak kısır olduğu dönem­dir. Bir başka deyişle, bu yöntemlerin temelinde âdet çevriminde yalnızca be­lirli günlerde döllenmenin gerçekleşebileceği ilkesi yatar. Bu ilke, aşağıdaki verilere dayanır:
• Her çevrimde yalnızca bir yumurta serbest kalır;
• yumurta, yumurtalıktan dölyatağma geçtiği andan başlayarak 12-24 saat içinde döllenebilir;
• dölyoluna giren spermler dölleme özelliklerini en fazla 3-5 gün koruyabi­lir.
Bu verilerden yola çıkarak, yumurt­lama tarihi kesin olarak belirlenmelidir.
En yaygm kullanılan yöntemler ay­lık çevrimin uzunluğunun istatistiklerle hesaplanmasına dayanan Ogino-Knaus yöntemi ile yumurtlama döneminde vü­cut sıcaklığının hafif ama net olarak artmasına dayanan yöntemdir. Ogino-Knaus yöntemi – Bu yöntemin uygulanması için âdet çevriminin birin­ci gününden başlayarak günler numara­lanır.

Yöntemin etkili olabilmesi için, ay­lık çevrimin süresinin kesin olarak bi­linmesi gerekir. Bunun için 12 çevri­min izlenmesi yeterli olabilir. Çevrim­lerin uzunluğu 25-31 gün arasındaysa, olasılıklar şöyle hesaplanır:
I) Çevrimin uzunluğu ne olursa ol­sun, yumurtlama bir sonraki âdetten 12-16 gün önce olur.
II) Spermler dölyolunda en fazla 3 gün yaşadığından, döllenme âdetten önceki 19. günden 12. güne kadar ger­çekleşebilir.

Bu hesabı birkaç örnekle açıklaya­lım. Âdet çevrimi 28 gün süren bir ka­dında çevrimin 10-17. günlerinde, çev­rimi 31 gün süren bir kadında ise 13-20. günlerde döllenme olabilir. Aylık çevrim değişken olduğundan, verimli günler kesin olarak hesaplanamaz. Bu durumda şu formül kullanılabilir: İlk döllenme günü=en kısa çevrimin süresi—18; son döllenme günü=en uzun çevrimin süresi-11. Bir örnek verilecek olursa, bir yıl boyunca en uzun çevrimi 31, en kısa çevrimi 25 gün olan bir ka­dında ilk döllenme günü çevrimin 7. günü (25-18=7), son döllenme günü ise 20. gün (31-11=20) olacaktır.
Ogino-Knaus yönteminin, bir yıl boyunca çevrimlerin başlangıcını bilen bir jinekologun yardımı olmadan uygu­lanması çok zordur. Bu yöntemdeki ba­şarısızlıkların önemli bir bölümü hesap yanlışlarına bağlıdır. Vücut sıcaklığı yöntemi – Bu yöntem, yumurtlama döneminin en tipik özellik­lerinden birine, vücuttaki progesteron düzeyinin değişmesinden kaynaklanan hafif ama net ısı artışına dayanır. Isı değişimi çok az olduğundan, iyi sonuç almak için basit önlemler almak gere­kir. Her şeyden önce, vücut sıcaklığı her zaman aynı termometreyle ölçül­meli, ölçüm her gün aynı saatte yapıl­malıdır. Koltukaltından yapılan ölçüm kesin sonuç için yetersiz olduğundan, vücut sıcaklığı anüsten ya da dölyolun­dan ölçülmelidir.
Ölçülen ısı hemen kareli bir defter sayfasına çizilebilen bir grafiğe kayde­dilir. Grafiğin üstünde soğuk algınlığı, diş ağrısı, yolculuk, uykusuz geceler gibi nedenlerle ortaya çıkan anormal ısı artışlarım işaretlemek gerekir.

Tipik eğri şöyle tanımlanabilir. Âdetin sonundan 14. güne kadar anüs­ten ölçülen ısı 37°C’nin altında kalır, 12-14. günlerde görece düşer. Bunu iz­leyen iki-üç gün içinde ısı yavaş yavaş artar. Daha sonra çevrimin sonuna ka­dar 37,loC-37,2°Cde kalır ve âdetin başlamasından 1 gün önce 37°C’ye dü­şer.
Sıcaklığın 37°C’nin üzerine çıkma­sı, yumurtlamanın gerçekleştiğini gös­terir. Isı yönteminde en iyi sonucun el­de edilmesi için cinsel1 ilişki, ısının be­lirlenmesinden ancak iki gün sonra ger­çekleşmelidir. Bazı kadınlarda ısı eğrisi kolay yorumlanamaz. Bazı durumlarda, ısı artışı çok yavaş olduğu için çevri­min ilerki günlerinde belirlenemez. Bu da cinsel ilişkiyi büyük ölçüde sınırlar. Isı artışının 3. gününden başlayarak ar­tış sürerse ve hep aynı zamanda olursa, cinsel ilişki mümkündür. Karma yöntem – Bu yöntemler kulla­nıldığında cinsel ilişki ancak âdetten önceki 10-12 günde, ısı artışının belir­gin olduğu dönemde mümkündür. Bu süre, artış belirgin olmadığında 7-8 gü­ne düşebilir. Çevrimin ilk yansında Ogino-Knaus, ikinci yarısında ısı yön­teminin kullanılması önerilir. Karma yöntem tek başına ısı yönteminden da­ha az, Ogino-Knaus’tan ise daha fazla etkilidir.

Sonuç – Etki sorunu bir yana, takvim yöntemlerinin sakıncalarının olmaması ve cinsel ilişkiyi kesintiye uğratmama­ları açısından üstünlüğü vardır. Ama hem kadının, hem de erkeğin kesin de­netimini gerektirir. Ayrıca, en azından başlangıçta, bir uzman hekimin yardı­mıyla uygulanmalıdır; hekim çiftin, tehlikeli ve güvenli günlerini öğrenme­sinde yardımcı olur.

PAYLAŞ
Doğum Kontrolü Konusuna 2 Yorum Yapıldı
  1. Inespaphype dedi ki:

    kontrol etmeniz gerekir:)

  2. yeliz dedi ki:

    ben 24 yasında 1 cocuk annesıyım ıkı yasında bı oglum var rahım içi arac mırena var ama memnun degılım cıkarttırım ıkıncı cocugu dusunuyoruz :)) ama daha sonra spiral mı mirenamı taktırayım kararsız kaldım yardım istıyorumm….

Sayfa başına git